Sosyal anksiyete diğer insanlar tarafından eleştirilme, seyredilme ve yargılanma korkusudur. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki sosyal fobi düzeyi yalnızlıkla doğru orantılıdır. Sosyal fobi çoğu zaman yalnızlığa iter. Sosyal fobik bir insan sürekli kuşkucudur. Kolay kolay kimseye güvenmez. Etkileşim kurmaktan yanlış anlaşılacağı korkusuyla çekinir. Karşı cinsle ilişkileri de bu sebeplerden sekteye uğrar. Sosyal fobik insan çoğu zaman yalnızlığı tercih eder. Ve kendisini tecrit altına alır. Kimseyle tanışmak istemez. Yeni veya kalabalık ortamlara girmez. Yalnızlığın zor olduğunu, çekilmez olduğunu kabullense de adımlar atmaya korkar.

Söylediğimiz gibi her yalnız olan sosyal fobik değildir. Bu açıdan her sosyal fobik de yalnız değildir. Peki, bir sosyal fobik olduğunuzu nasıl anlayabilirsiniz? Bir düşünün, ev arkadaşınız veya iş arkadaşınız pazar günü sizinle birlikte yeni girdiği kulübün sohbet etkinliğine gitmek istiyor. Bilmediğiniz, daha önce hiç bulunmadığınız bir ortam. Cevabınız ne olurdu? Eğer bir sosyal fobikseniz: ‘Kesinlikle hayır!’. Çünkü orada rezil olmaktan, eleştirilmekten veya yargılanmaktan korktuğunuz için evde yalnız şekilde, sıkıntıdan patlayarak hafta sonunuzu zehir ederdiniz. Oldu da arkadaşınızın zoruyla veya başka bir sebepten bu ortama girdiniz. Orada ne hisseder, neler düşünürdünüz? Kesinlikle orada da yalnız kalırdınız. Kafanızın içine çekilip, kendinizle ‘acaba’ temalı konuşmalar yapardınız. ‘Acaba ne söylesem? Acaba yanlış anlaşılır mıyım?’ El titremeleri, terleme, soluk alıp verişlerin hızlanmasını saymıyorum bile (Eğer ileri derecede sosyal fobik iseniz).

Sosyal anksiyete rahatsızlığına yakalanan kişilerin kendine güvenleri, geçmişte yaşanan bazı olaylar, olumsuz tecrübeler sonucunda azalmaya başlar. Böyle olumsuz yaşantılar, bazen üzeri kapatılarak bilinçaltına atılabilir. Bunlar kişiye ağır geldiği için bilinçaltına atılmıştır. Bu olumsuz tecrübeler, bir psikoterapist ile yapılan terapi seanslarında, özellikle de EMDR seanslarında ortaya çıkar ve kendi yerini bulur.